Aldatıltım! Şimdi ne yapacağım?

    Aldatılmak, insanın duygusal dünyasında derin izler bırakan bir deneyimdir. Aldatılan bir adamın bu travmayı atlatması ve hayata küsmek yerine olumlu bir şekilde ilerlemesi için bazı adımlar izlenebilir. Sürecin çok acı verici olduğunun farkındayım. Kendini suçlama, suçu kendinde arama gibi düşüncelere kapılmanın doğal olduğunu bilin. Aldatılmak kimsenin hakedeceği bir davranış değildir. Terk edilmek ile aldatılmak arasında büyük bir fark vardır. Aldatan kişi, eğer büyük bir pişmanlık ve samimi bir özür gelmediyse, affedilmemelidir.

    Aldatılan bir insan neler hisseder? Neler yapabilir?

    Kabul Etme ve İçsel İnceleme:
    Aldatıldığını kabul etmek, iyileşme sürecinin ilk adımıdır. Bu, duygusal acıyı hafifletmeye yardımcı olabilir.

    Kendinizi sorgulayın: İlişkinizdeki sorunları ve aldatmanın nedenlerini anlamaya çalışın. Bu, gelecekteki ilişkilerinizde daha sağlıklı kararlar almanıza yardımcı olabilir.

    Duygusal Destek Arayışı:
    Yakın arkadaşlarınızla veya bir terapistle konuşun. Duygusal destek, travma sonrası iyileşme sürecinde önemlidir.
    Kendinizi yalnız hissettiğinizde, başkalarının deneyimlerini dinlemek ve paylaşmak rahatlatıcı olabilir.

    Kendinize Zaman Tanıma:
    Aldatıldıktan sonra hemen yeni bir ilişkiye atlamayın. İyileşmek için zaman ve alan gereklidir.

    Kendinize odaklanın: Kişisel gelişim, hobiler ve ilgi alanlarıyla meşgul olun.

    Özgüveni Artırma:
    Aldatılan kişiler genellikle özgüven kaybı yaşarlar. Kendinizi sevin ve değerli olduğunuzu hatırlayın.
    Kendinizi fiziksel olarak iyi hissetmek için spor yapın, sağlıklı beslenin ve kendinizi şımartın.

    İyi Bir Destek Ağı Oluşturma:
    Aile üyeleri, arkadaşlar ve terapistlerle iletişim kurun. Onlarla duygusal olarak bağlantı kurmak, iyileşme sürecini destekler.
    İnsanlarla iletişim kurmak, yalnız hissetmenizi önler ve duygusal yükünüzü hafifletir.

    Affetme ve İleriye Bakma:
    Affetmek, kendinizi özgürleştirmenin bir yoludur. Aldatma olayını affetmek, kendi iç huzurunuzu sağlayabilir. Burada o kadını, o adamı affedin, ilişkiye tekrar dönün demiyorum. Hala bu yönde bir isteğiniz olduğunu hissediyorsanız asla unutmayın: “Bir kez yapan tekrar yapar!” Bunun çok az istisnası vardır ve istisna durumunu şöyle anlayabilirsiniz: Öncelikle aldatma olayını kendisi itiraf etmiş olması, sizin yakalamanız durumunda zaten herkes pişmandır, olayın ortaya çıkma şeklinden bağımsız olarak bu konu hakkında konuşulabilmeli. Hiçbir aldatmanın bahanesi yoktur ama oluşma zemini konuşulabilmelidir. Tekrarlanmayacağı konusunda gerçekten ikna olabilmeniz, partnerinizi boğmamak için neler yapılması gerektiğini partneriniz ile konuşabilmelisimiz. Aldatılma travması yaşayan aldatılan kendini rahat hissedebilmeli, aldatan ise asla affedilmeyeceği hissine kapılmamalıdır. Burada çok ince bir çizgi var. Dikkatli olunması gerekiyor.


    Geleceğe odaklanın: Yeni hedefler belirleyin, hayatınızı yeniden inşa edin ve olumlu bir bakış açısı geliştirin.
    Aldatılan bir adamın hayata küsmek yerine bu adımları takip ederek kendini yeniden inşa etmesi mümkündür. Her birey farklıdır ve bu süreçte kendi hızınıza ve ihtiyaçlarınıza göre ilerleyin.

    Unutmayın ki zamanla, bu travmanın etkileri hafifleyecektir.

    No Comments Categories: Aldatılma, Psikoloji Tags: Etiketler: ,

    Geçmişi İyileştirmek

    Hepimiz, sıradan acılardan derin trajedilere kadar geçmişimizden yaralar taşıyoruz. Bunlardan bazılarını ortaya çıkarmak diğerlerinden daha kolay olacaktır ancak zor bir çocukluğun acılarını, dağınık bir ayrılık veya boşanmayı, ilişkilerde aldatma ve gerçek dışılıkları, duygusal, zihinsel ve hatta fiziksel veya cinsel travmayı (kendin veya sevdiklerin için) veya sevgilinin ölümünü içerebilir.

    Özellikle iki duygu, iyileşmeye ihtiyacın olduğu konusunda sana ipuçları verebilir: Utanç ve suçlama. Bu toksik duygular, geçmişteki olayları tarayarak mevcut ilişkilerini zehirleyebilir.

    Aslında, bunlar aynı dürtünün iki yüzüdür: Utanç, doğrudan kendimize yöneldiğimizde ve suçlama, başkalarının eylemlerini veya eylemsizliklerini dolaylı olarak kendimize yönelmek için kullandığımızın göstergesidir. Her iki durumda da, acı çeken bizleriz.

    İyileşme sürecinde, şu anda içinizde utanç ya da suçlama duygusu yaratan herhangi bir olaya ya da kişiye bakarak başlayabilirsin.

    Duygunun yerini tespit ettikten sonra, geçmiş deneyimlerini şimdiki benliğine zarar vermek adına nerede kullanıyor olabileceğini belirlemek için biraz zaman ayır. Kendine sor:

    • Geçmişteki veya şu anki ilişkimdeki hangi eylemler veya seçimler için kendimi yargılamaya devam ediyorum.
    • Kendimi düşük tutmak için geçmiş ilişkilerimdeki diğer insanların davranışlarını nerede kullanıyorum?

    Cevapların, mevcut koşullarında ilerlerken iyileşmesi gereken yaraları belirlemene yardımcı olabilir.

    İçsel bilgiyi keşfetmek ve kişisel iç yolculukları üzerinde çalışmak için çok zaman harcayan insanlar, geçmişlerinin büyük sorunlarının birçoğunu muhtemelen çoktan ele almış veya en azından tanımlamıştır. Ancak, tıpkı fiziksel yaralar gibi, duygusal bedenin manzarası da her zaman bir yara izi taşıyacaktır. Yakın ilişkilerin, iyileştiğini düşündüğün yaraları yeniden açma ve başka bir kişiyle daha derine indikçe, onların yeni ve beklenmedik şekillerde gösterme konusunda esrarengiz esrarengiz bir yeteneğe sahip olduğunu keşfedeceğiz.

    Örneğin, bazılarımız, o zamanlar hayatımızda olan yetişkinlerden ilgi veya şefkat eksikliği ile ilgili derin çocukluk yaralarına sahibiz. Çocukken gerçekte kim olduğumuzu görmediğimizde ya da istismara uğradıysak ya da istismara tanık olduysak, yaşadığımız duygular hayatımızın ilerleyen zamanlarında ortaya çıkmaya devam edebilir. Bilinçsizce, yetişkin olarak yakın ilişkilerimizde çocukken alamadığımız her şeyi (yeterli sevgi, yeterli ilgi) arayarak boşluklar olarak algıladığımız şeyleri doldurmaya çalışabiliriz. Elbette bizden başka kimse, bizi bu şekilde yerine getiremez veya düzeltemez. Bir ilişki, sorun üzerinde geçici bir sargı görebilir ancak neyin onarılması gerektiğinin farkına vardığında, yarayı kendin iyileştirebilirsin.

    No Comments Categories: Uncategorized

    Cennet’i Nasıl kaybettik?

    Eksik bilgimiz ile dünyayı olduğundan farklı bir yer olarak algılıyoruz. Bu dünyada iyi ve kötü yoktur, sadece gerçek ve yalanlar vardır. Yalanların ise cennette yeri yoktur. İnsanlar yalanların rüyasında aslında oldukları cenneti kaybediyorlar. Yalanların rüyasını görüyoruz. Bireysel ve kollektif olarak, insanlığın bütün rüyasını yalanlara dayanarak yaratıyoruz.

    No Comments Categories: Psikoloji

    Bağımlı olmak

    Pek çok insanın karıştırdığı iki kavram. Bağımlılık ve bağlılık. Bağlılık güzel ve etkin olarak kullanıldığında harika bir duygu olabilir ancak bağımlı olmak insana zarar veren bir kavram. Bağımlılık hele de bir insana karşı ise bağımlı olunan insan için de hayatın zehir olması anlamına gelebilir.

    Aslında bağımlılığın bir insana karşı olabileceğini düşünmüyorum. Bağımlılık ihtiyaçlarımıza göre belirlenen bir olgu. Eğer sevilmeye, birinin bizi sevmesine ihtiyacımız var ise bu durumda çevremizde bunu alabileceğimizi düşündüğümüz kişi veya kişilere bağımlılık geliştirebiliyoruz. Bu durumda bağımlılık Ahmet, Mehmet, Ayşe veya Fatma’ya değil; Ahmet’in bizi sevmesi, Ayşe’nin bizi sevmesi vb. durumda açıklanabilir oluyor.

    Bu yazı henüz tamamlanmadı.

    No Comments Categories: Bağımlılık, Psikoloji

    Merhaba!

    Bu ilk merhabanın ardından burada bir topluluk olabilmek ve herşeyi paylaşabilmek hayali ile başlıyoruz.

     

    No Comments Categories: Genel, Haberler